Merhaba sevgili dünya ismim İlayda. Hacettepe Üniversitesi son sınıf iktisat öğrencisiyim. Çoğu kişinin yaptığı gibi evde oturup kaderimi beklemektense, sonuna kadar savaşmayı seven tiplerdenim. Buna kariyerimin başında ne yapacağını bilmeyen ama ne istediğini bilen biri olarak yazıyorum, ki bence bu konuda bir sıkıntı yoktur. Elimden geldiğince nöro-pazarlama alanındaki araştırma ve deneyimlerimi paylaşacağım ama öncelikle kaydı biraz geriye alalım!
İnsanın kendini bulması kadar güzel bir şey olamaz. Ne istediğini bilmesi ve daha da güzeli o isteği uğruna harekete geçmesi. Benim hikayem bu anlamda, benim gibi üniversite son sınıfa gelip, hayatının en kritik kararını vereceği bir dönemde ağzı açık ayran delisi gibi kalanlara bir rehber olabilir sanırım. Onca yıl derslere girip, not tutup; vizeydi, finaldi atlatan gençler, son sınıfa geldiklerinde yaptıkları bu rutin işleme fazladan bir de "İleride ne olacağım?" stresi bindiriyorlar.
Duyduğuma göre biz Y kuşağıymışız, yani 80'ler sonu 90lar başında doğan genç nesil... Artık yavaş yavaş iş yaşantısına giren, zeki gençlik! Aslında böyle mi diyorlar emin değilim ama bildiğim tek bir şey varsa, her nesilde olduğu gibi, bizim de bizden önceki nesillere göre belirgin özelliklerimiz var. Ee bizim işverenlerimiz de bizden önceki nesil olduğu için aradaki farkları bilmek gerek. Şöyle ki, Türkiye'de geçen tüm o siyasi bocalamalardan sonra tazecik doğan bizler, siyasetten uzak ve belki de fazla alakasız olarak büyütülmüşüz! Neyse ki okuma oranı (bazı bölgelerde) yüksek, aslında büyüklerimizin düşündüğü kadar fena bir durumda değiliz. Teknoloji derseniz, diğer nesle göre kat kat artısı olan bir dünyada büyüdük. Hatta kapitalizm ülkemize hakim olmaya başladığında biz ona daha çok adapte olduk. Tabii ki bunların artısı eksisi var ama beni şu an belki de en çok ilgilendiren, ekonomi ve tüketicinin satın alma alışkanlığının ne yönde değiştiği. Evet son durumda Türkiye Ekonomisi, dünya içinde kendine bir yer bulmaya başladı. Yapılan ithalatlar, ihracatlar arttı. Peki Türk insanı bundan nasıl etkilendi? Yani geçtiğimiz 20 yılda neler değişti? Eskiden alış veriş yaparken nelere önem verirdik, şimdi neye? Bunlar uzun süredir merak ettiğim konulardı.
Ben de zoraki girdiğim iktisat bölümünde gerçekten kendimi aramaya başladım. Bir yerden bana, karakterime uygun olabilecek, her yöne giden bir alanda tek bir alan bulmak zorundaydım, diğer yandan ne yaparsam yapayım o alanı bulamıyordum. Aradan 3,5 yıl geçtikten, iki staj yaptıktan ve Almanya'da yaptığım Erasmus programından döndüğümde, elde var sıfır sözü, sözlüğüme eklenmişti. Aslında sadece prosedürden okula gidip geliyor, ders takibini bile yapmıyor deli gibi iş ilanlarını araştırıyordum. İnsan hiç isteyip istemediğini bilmediği bir alanda çalışmak ister mi? Zorunluluktan ister. İlla ki çevre baskısı var herkesin üstünde, ama zaman da geçiyor. Birkaç özel şirketle mülakata gittim, sınavlarına bile girdim. Ama hep istemediğim şeyler hızla gerçekleşmeye başladı. Aldığım red ve kabul cevapları aynı anda anlamsızlaşınca, sorunun mutsuzluğum olduğuna karar verdim. Böylece biraz daha içime yönlenmenin zamanının geldiğini anladım ve her şeyi olduğu gibi bıraktım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder