18 Nisan 2012 Çarşamba

Mc Donalds v.s Mc Kebab

Bugün eski albümleri karıştırırken rastladığım bir fotoğraf sayesinde en sevilen markalardan Mc Donald's hakkında bir iki bir şey söylemek istedim. Kapitalizmin en güzel katkılarından biri olan Mc Donald's, hayatlarımıza girdi gireli, spekülasyonları da eksik olmadı. O spekülasyonlardan etkilenen biri olarak yıllardır elin parmaklarını geçmeyecek kadar Mc Donalds'a gitmiş olsam da, özellikle Türk pazarına girdiği ilk dönemlerde, vazgeçilmez fast food restoranım olduğu gerçeğini değiştirmez.




Aslında günümüzde bunun çok farklı nedenleri var. Özellikle de bu günlerde; çünkü Ankara'da burger yiyebileceğimiz mekanlar arttı. Ve de konseptli olmaları nedeniyle çoğu Mc Donald's müşterisini ellerinden kaptı. Bunlara en güzel örnek Burger story, Timboo Cafe ve de en favorilerimizden The Bigos.

Dediğim gibi Mc Donalds'ın başlattığı akım, taklitçileri olmasında ötürü, pazara ilk çıktığı günkü kadar sağlam değil. Tabii ki müşterilerinin bağlılığı ve daha önceki yazılarımda bahsettiğim, bilinç altı alışveriş konusundan dolayı, Mc Donald's hala en iyiler arasında. Ancak yaratılan spekülasyonlar nedeniyle (genelde hijyen) imajında sarsıntılar meydana geldi. Bunu fırsat bilen diğer restoranlar da hazır bulunanı, daha farklı sunmanın yollarını aradılar. Ancak Mc Donald's işin pazarlama ve reklam kısmını hala o kadar güzel yapıyor ki, tam bir daha gitmeyeceğim dediğiniz anda, kendinizi iki Big Mac söylerken buluyorsunuz. Bu durum hala o markaya olan bağlılığınızın en açık kanıtı...

Amerika'daki Mc Donald's çılgınlığı
Hem de öyle bir bağlılık ki Mc Donald's ı dünyanın her yerine ulaştıran adeta ilahi bir unsur. Evet ilahi çünkü bazı kişiler kullandıkları markaları öyle kolay kolay değiştirmezler. Bu bana da genelde olan bir şey, bir kere güvenmişim o markaya, bir kere bağlanmışım. Evet, yeni şeyler denemek güzel olabilir ama aranızdan kaç kişi başka burger markaları çıktığında kolay kolay o restoranda yemeğini yiyemedi? Sanki ihanet ediyoruz! Aslında öyle bir şey yok. Sadece hizmetini bozmayan, hatta ilerleten her daim teknolojiyi kullanan, güven veren markaları seçiyoruz.

Aslında bu güveni yaratmak kolay değil; yani şirketler de bunu oluşturabilmek için gece gündüz çalışıyor diyebilirim. Örneğin Mc Donalds için sizlere küçük bir deney yapacağım. Hem de şimdi! Şu an gözünüzü kapatın, bir an için elinizde Mc Donalds'tan aldığınız plastik kola bardağı olduğunu düşünün. Şimdi de diğer elinizde pipet. O pipeti, bardağa yerleştirdiğinizde çıkan sesi beyninizde canlandırabiliyor musunuz? Eminim çoğu kişi "Evet" cevabını verecektir. Bunun nedenini açıklayayım size. Adamlar sırf bu ses akıllarda kalsın, müşterilerin aklında Mc Donald's bardakları canlansın diye, laboratuvarlarda "o" sesi yakalamak için çalışanlarına para ödüyor. İşleri güçleri yok bununla uğraşıyorlar yani. Ama sakın hafife almayın; çünkü az önce o sesi beyninde yakalayan ben değildim!

İlginç pazarlama teknikleri


Gerilla pazarlamanın en güzel örneği
Mc Donald's markasını korumak ve geliştirmek adına çeşitli pazarlama taktikleri uygulamakta. Bunlardan belki de en yaratıcı yöntem: Gerilla Pazarlama. Ben bu yönteme bayılıyorum. Çünkü gerçekten işin amacı minimum maliyetli ve müşteri odaklı çalışmalar ortaya çıkarmak. Bunu yapmanın tek yoluysa yaratıcı bir ekibe sahip olmak. Resimlerde de görebileceğiniz gibi, Türkiye'de pek rastlayamadığımız görüntüler mevcut. Ama hepsi birbirinden ilginç ve akılda kalıcı çalışmalar. Düşünsenize bunlardan birini yolda geçerken görseniz ne yapardınız? Bence karnınız da biraz açsa doğru Mc Donalds'a!

Gelgelelim bizim Mc Kebab durumuna... Ben yukarıdaki fotoğrafı Bratislava'da çektim. Türkiye olsa da aslında çok farklı bir görüntü olmazdı diye düşünüyorum. Ama olay şurada, neden taklitçilik? Yani tamam resimdeki örnek belki çok uç; çünkü adam direk logoyu kopyalamış ama ne fark eder? Ha logoyu kopyalamışsın, ha içeride aynı hamburger menüsü gibi döner menüsü satmışsın?

Bence sorun; döner bizim, ayran bizim diye ortalarda dolaşıp, kimsenin bizim öz değerlerimize sahip çıkmaması için direnirken; diğer yandan o özlüğü bir uluslararası markaya çevirememek. En basitinden Türkiye'deki Mc Donald's ı ele alalım. Neden bu kadar popüler? Neden vazgeçilmez? Hizmeti mi çok iyi?( Herkes kendi alıyor tepsisini, geç geliyor yemekler "Fast food" kavramına inatla.) Ya da koltukları mı masaj yapıyor, sen yemek yerken aldığın kalorileri bir yandan verdiriyor? Hayır, hiç biri değil. Farklılığı yaratan ilk olması ve bugün hala ilkler arasında olması. Başlangıç noktası ve sonu çok önemli. Yıllardır istikrarlı satış yapıyor ve gittiğimiz her yerde karşımıza "makul" fiyatlarıyla ortaya çıkıyor. Aranızdan kaç kişi yurt dışına çıktığında gittiği ülkenin yemeğini beğenmeyeceği ihtimali yüzünden ya da fiyatları pahalıdır diye yönünü Mc Donalds' a çevirdi? Ben söyleyeyim, ben her seferinde bunu yapıyorum. Ve her seferinde yapmayacağım diyerek yapıyorum.



İşte sağlam marka böyle olmalı. Yapmayacağım, etmeyeceğim diyenleri bile dize getirmeli. Gerekirse kendi ülkesinde kendi yemeğinden daha çok kendi markasından yedirmeli. Tabii bu koşullarda bir Mc Kebab fiyaskosunun yerini, yeni bir uluslararası Türk markası almadan, pazarda şansımız olmayacak demektir. Sonradan ağlamayın!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder